Bu Blogda Ara

30 Haziran 2013 Pazar

Slavoj Zizek'in Taksim Gezi Parkı protestoları yorumu: Cennette Sıkıntı

Günümüzün ünlü, saygı değer, yazıları ve fikirleri geniş çevrelerce ilgi gören Marksist düşünürlerinden Slavoj Zizek, son yazısında Türkiye'deki Gezi Parkı protestolarına da değinmiş ve Yunanistan'daki protestolarla birlikte son dönemdeki tüm protestolar ve değişimler için ortak bir çıkış noktası bulmaya gayret etmiş. Önemli  bulduğum yerlerini kalın harflerle vurgulamaya çalıştım.





Cennette Sıkıntı

Slavoj Zizek


Marx ilk dönem yazılarında Alman sorununu anlatırken özgül sorunlara yegane yanıtın evrensel bir çözüm, küresel bir devrim olduğunu açıklar. Bu reformist ve devrimci bir dönem arasındaki farkın özlü bir ifadesidir. Reformist bir dönemde, küresel devrim bir hayaldir. Sadece şeyleri yerelde değiştirme çabalarına güç verir; devrimci bir dönemdeyse, hiçbir şeyin radikal küresel değişim olmadan iyileşmeyeceği açık hale gelir. Bu tümüyle biçimsel anlamda 1990 devrimci bir yıldır: Komünist devletlerin kısmi reformlarının yetersiz olduğu ve insanlar için yeterli besinin sağlanması gibi gibi günlük sorunları çözmek için toptan bir kırılmanın gerekli olduğu ortaya çıkar.

'BELKİ DE BİZİM CENNET KAVRAMIMIZDA YANLIŞLIK VAR'



İki durum arasındaki farkla ilgili bugün kendimizi nerede konumlandırıyoruz? Son yıllardaki sorunlar ve protestolar yaklaşan küresel bir krizin işaretleri midir, yoksa yerel müdahaleler yoluyla aşılabilecek küçük engeller mi? Burada dikkat edilmesi gereken şey, sosyal patlamaların sadece ve öncelikle sistemin en zayıf noktalarında yer alıyor olması değil, başarı öyküleri olarak algılanan yerlerde de gerçekleşmesidir. Yunanistan ya da İspanya’da neden protestoların yapıldığını biliyoruz, ama Türkiye, İsveç ve Brezilya gibi zengin ya da hızla gelişmekte olan ülkelerde sorun nerede? 1979 İran devrimini “cennette sıkıntı”nın orijinal örneği olarak görebilirsiniz. İran, Batı yanlısı modernleşmede hızla yol alan bir ülke ve bölgede Batı'nın sadık müttefikiydi. Belki de bizim cennet kavramımızda yanlışlık var. 


Protesto dalgasından önce Türkiye pek modaydı: Avrupa için ideolojik batağa ve ekonomik öz-yıkıma saplanmış Yunanistan’a nazaran canlı bir liberal ekonomi ile Avrupa’ya uygun makul İslamcılığı birleştirmiş bir devlet modeliydi. Tabii ki, Kürtlerin çözümlenmemiş statüsü; Osmanlı İmparatorluğu geleneğinin diriltilmesi anlamına gelen genişleme çağrıları; zaman zaman dini yasaların empoze edilmesi; gazetecilerin tutuklanması ve Ermeni soykırımının inkarı gibi orada burada uğursuz işaretler de vardı ancak bunlar büyük resmi bozmasına izin verilmeyen küçük lekeler olarak göz ardı edilmekteydi.

Sonra Taksim protestoları patlayıverdi. Konunun İstanbul’un orta yerinde meydana bakan parkın bir alışveriş merkezine dönüşmesini protesto etmekten ibaret olmadığının, çok daha derin bir huzursuzluğun güçlendiğinin herkes farkında. Aynı olgu Brezilya'da bu ay ortasında gerçekleşen protestolar için de geçerliydi: Olayı, kamu ulaşımındaki küçük bir zam tetiklemiş olabilir ama protestolar zamlı tarifeler geri çekildiği halde devam etti. En azından medyaya göre ekonomik bir patlama yaşayan ve geleceğinden gayet emin olan bir ülkeyi sarıverdi. Görünürde de bundan sevinç duyduğunu açıklayan cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’in desteğini aldı.



'RESMİ KARMAŞIKLAŞTIRAN, PROTESTOCULARIN ANTİ-KAPİTALİST GÜDÜMÜDÜR'

Türkiye protestolarını sessiz bir Müslüman çoğunluk tarafından desteklenen otoriter bir İslamcı rejime karşı seküler bir sivil toplum hareketi olarak görmüyor olmamız çok önemlidir. Bu resmi karmaşıklaştıran, protestocuların anti-kapitalist güdümüdür: Protestocular serbest-pazar köktenciliğiyle ve köktendinciliğin birbirini dışlamadığını sezmekteler. Kamusal mekanın İslamcı bir hükümet tarafından özelleştirilmesi bu iki köktencilik biçiminin el ele çalışabildiğini gösteriyor: Bu, demokrasi ile kapitalizm arasındaki “ebedi” evliliğin boşanmaya doğru gittiğine dair açık bir işaret.

Protestocuların tanımlanabilir herhangi bir 'gerçek' hedef peşinde olmadıklarını kabul etmek de önemlidir. Protestolar, 'gerçekten’ küresel kapitalizme karşı, 'gerçekten’ köktendinciliğe karşı, 'gerçekten’ sivil özgürlükler ve 'gerçekten' demokrasi için değil. 'Gerçekten' sadece belirli bir konu uğruna değil. Protestolara katılanların çoğunluğu, çeşitli özel talepleri ayakta tutan ve birleştiren akışkan bir huzursuzluk ve hoşnutsuzluğun farkındalar. Bu protestoları anlamaya çalışmak sadece epistemolojik (bilgiye dair) değil, gazeteciler ve teorisyenler durumun hakiki içeriğini açıklamaya gayret ediyorlar; aynı zamanda da meselenin kendisi üzerine ontolojik (varlığa dair) bir mücadele ki bu da protestoların kendinde yer almakta. Bu yozlaşmış bir kent idaresine karşı bir mücadele midir? Kamusal mekanın özelleştirilmesine karşı bir mücadele midir? Otoriter İslamcılığa mı karşıdır? Bunlar cevabı bilinmeyen sorular ve nasıl yanıtlanacağı siyasi sürecin sonuçlarına bağlıdır. 

2011’de Avrupa ve Orta Doğu’da protestolar patlak verdiğinde, birçokları bunları tek bir küresel hareketin parçası olarak görmemek gerektiği konusunda ısrarcıydı. Her birinin kendine özgü bir duruma tepki olduğu söyleniyordu. Mısır’da göstericiler diğer ülkelerde Occupy hareketine katılanların karşı çıktığı şeyleri, ‘özgürlük’ve ‘demokrasi’yi istiyordu. Hatta Müslüman ülkelerde bile çok önemli farklılıklar vardı: Mısır’daki Arap Baharı yozlaşmış otoriter Batı yanlısı bir rejime karşıydı, İran’da 2009’da başlayan Yeşil Hareket otoriter İslamcılığa karşıydı. Protestoların bu şekilde ayrıntılarına inmenin statüko savunucularının işine geldiğini görmek kolay: Ortada küresel düzene karşı bir tehdit bulunmamakta, sadece birbirinden ayrı bir dizi yerel problem yaşanmaktadır.



'PROTESTOLARIN HİÇBİRİ TEK BİR KONUYA İNDİRGENEMEZ'



Küresel kapitalizm farklı ülkeleri farklı şekillerde etkileyen karmaşık bir süreçtir. Tüm çeşitliliklerine rağmen tüm protestoları birleştiren kapitalist küreselleşmenin farklı yönlerine karşı tepkileridir. Günümüz küresel kapitalizminin genel eğilimi, pazarı daha da genişletmek, kamusal mekanı çevreleyip kapatmaya yeltenmek, sağlık, eğitim, kültür gibi kamu hizmetlerinden kısmak ve giderek otoriterleşen bir siyasal iktidar sürdürmektir. Yunanlıların uluslararası finansal kapital ve temel sosyal hizmetleri sağlayamayan kendi bozuk ve verimsiz devlet yönetimine karşı protestoları bu nedendendir. Türkiyelilerin kamusal mekanın ticarileştirilmesini ve otoriter dinciliği protesto ediyor olmaları da bu bağlamda anlaşılmalıdır; Mısırlıların Batılı güçler tarafından desteklenen bir rejimi; İranlıların çürümüşlüğü ve köktendinciliği protesto etmeleri bundandır. Tüm bu protestoların hiçbiri tek bir konuya indirgenemez. Tümü, en azından iki sorunun belirli bir kombinasyonuyla uğraşıyor. Biri çürümüşlükten kapitalizmin verimsizliğine kadar ekonomik, ötekisi ise demokrasi taleplerinden konvansiyonel çok partili demokrasinin alaşağı edilmesine kadar politiko-ideolojik. Aynı durum Occupy hareketi için de geçerlidir. Hareketin, çok sesli ve çoklukla kafası karışık bildirilerinin ardında iki temel özelliği vardı. Birincisi sadece kendine özgü yerel yolsuzluklarla değil ile düzen olarak kapitalizm ile ilgili hoşnutsuzluk, diğeri ise çok partili temsili demokrasinin kurumsallaşmış biçimiyle kapitalist aşırılık ile mücadele için donanımlı olmadığı ve yeniden icat edilmesi gerektiğidir.


Protestoların altında yatan nedenin küresel kapitalizm oluşu, tek cevabın bunu devirmekten geçtiği anlamına gelmiyor. Kişisel sorunlarla uğraşmak ve radikal bir dönüşümü beklemek anlamına gelen pragmatik bir alternatifin peşinden gitmek de pek geçerli olmaz. Bu seçenekler küresel kapitalizmin muhakkak tutarsız olması gerektiği gerçeğini göz ardı ediyor: Piyasa serbestliği Amerika’nın kendi çiftçilerine verdiği destekle, demokrasi hakkında vaaz ermek Suudi Arabistan’a destek vermekle bir arada duruyor. Bu tutarsızlık siyasi bir müdahale alanı açmakta: küresel kapitalist düzen kendi kurallarını çiğnemeye zorlandığı noktada, kurallara sadık kalmasını ısrar etme fırsatı doğuyor. Düzenin tutarlı olmaya gücü yetmediği, stratejik olarak seçilmiş durumlarda tutarlılık talep etmek, bütün düzene baskı oluşturmak anlamına gelir. Politika sanatı da, gerçekçi olup baskın ideolojiyi hedef almaktan ve kökten değişime işaret etmekten geçer. Bu talepler, yapılabilir ve meşru olsa da fiilen mümkün değildir. Obama’nın sağlık reformu önerisi de benzer bir vaka olduğu için, verilen tepkiler çok sert olmuştu.

'SORUN, ÇOK DAHA FAZLASININ NASIL TARİF EDİLECEĞİDİR'

Siyasi bir hareket bir fikirle, uğrunda çaba harcanacak bir şeyle başlar, ama zaman içinde ön fikir derin bir dönüşüme uğrar. Bu sadece taktiksel uyarlama değil temel bir yeniden tanımlanmadır çünkü fikrin kendisi sürecin parçası haline gelerek süreç tarafından belirlenir. Bir başkaldırı bir yasanın iptali için talebiyle, bir adalet çağrısıyla başlayabilir. İnsanlar konuyla daha derinden meşgul olmaya başladıklarında hakiki adalet için ilk taleplerinden çok daha fazlasının gerekli olacağının farkına varırlar. Sorun tam da, 'çok daha fazlasının’ nasıl tarif edilebileceğidir. Liberal-pragmatik bakış sorunların birer birer, yavaş yavaş bir çözülebileceğini ifade eder: 'İnsanlar Ruanda'da ölürken, anti-emperyalist mücadeleyi bir kenara bırakın ve katliamı engelleyin'; veya ‘küresel kapitalist düzenin 'çöküşünü beklemek yerine hemen burada ve şimdi, yoksulluk ve ırkçılık mücadele etmek zorundayız’. Tanrının Ölümünden Sonra’da John Caputo (2007) bunu savunur. 

Amerika’daki sol görüşlü siyasetçiler genel sağlık sigortasını temin ederek mevcut düzeni ıslah etseler, Vergi İdaresi yasasını yeniden gözden geçirip adil gelir dağılımını etkin bir şekilde sağlasalar, seçim kampanyalarına finansal düzenlemeler getirseler, tüm seçmenlere politik haklarını tanıtsalar, göçmen işçilere insanca davransalar ve Amerikan’nın nüfuzunu uluslararası topluluklarla bütünleştirerek çok taraflı bir dış politika yürütselerdi, vs., yani kapitalizme ciddi ve geniş kapsamlı şekilde müdahale edebilselerdi çok memnun olurdum. Bütün bunları yaptıktan sonra, Badiou and Zizek hala Kapitalizm denen Canavar’ın bizi taciz ettiği hakkında şikayet ederse, ben o Canavar’ın yüzüne esnerdim. 

Buradaki sorun Caputo’nun vardığı sonuç değil: tüm bu konuları kapitalizmin içinde çözebilsek neden kapitalizme kalmayalım ki? Sorun, mevcut haliyle küresel kapitalizmin içinde tüm bunları elde etmenin mümkün olduğu öncülü. Ya kapitalizmin Caputo tarafından listelenen aksaklıkları koşullara bağlı tedirginlikler değil de yapısal ihtiyaçlar ise? Ya Caputo’nun rüyası evrensel kapitalist düzenin, ‘bastırılmış hakikat’ın kendini belirginleştirdiği kritik anlardan ari, belirtiler göstermeyen bir rüya ise? 

Günümüz protestoları ve isyanları, birbiriyle örtüşen istekler tarafından sürdürülebilemektedir ve bu, güçlerinin nereden geldiğini gösterir: otoriter rejimlere karşı (‘normal’, parlamenter) demokrasi için savaşırlar; özellikle de mülteci ve göçmenlere karşı ırkçılık ve cinsel ayrımcılık; siyasette ve iş dünyasında (çevrenin endüstri tarafından kirletilmesi vs.); neoliberalizme karşı sosyal devlet; ve çoklu parti ritüellerinin ötesine geçen demokrasi biçimleri mücadale ettikleri alanlar arasındadır. Aynı zamanda küresel kapitalist düzeni olduğu gibi sorgular ve kapitalizmin ötesinde bir topluluk fikrini yaşatmayı denerler. Burada iki tane tuzaktan kaçınmak gerekir: Sahte radikalizm (‘önemli olan liberal-parlamenter kapitalizmin kaldırılmasıdır, bütün diğer kavgalar ikincildir’) ve sahte yavaş değişim (‘şu anda asker diktatörlüğüne karşı, temel demokrasi için savaşmalıyız, bütün sosyalizm rüyaları şimdilik bir kenara konmalı’). Burada, birincil ve ikincil antagonizmalar arasındaki sonunda en değerli olanla onlara şimdilik egemen olanı ayıran Maoist farklılığı hatırlamakta bir sakınca yok. Ana antagonizmada ısrar etmenin mücadeledeki önemli bir darbe fırsatını kaçırmak demek olduğu durumlar olabilir.



'SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT DA DEMOKRATİKLEŞMEK ZORUNDADIR'

Sadece aşırı belirlenmenin (overdetermination) karmaşıklığını adamakıllı dikkate alan bir siyasete strateji denebilir. Özgül bir mücadeleye dahil olduğumuz vakit kilit soru şudur: buna dahil olmamız ya da bundan geri çekilmemiz diğer mücadeleleri nasıl etkileyecek? Genel kural olarak, yarı demokratik, baskıcı bir rejime karşı isyan başladığında -2011’de Orta Doğu’da olduğu gibi- geniş kitleleri demokrasi için, yozlaşmaya karşı,vb. sloganlarla harekete geçirmek mümkündür. Bu başkaldırı başta koyduğu hedefine ulaştığında, bizi gerçekten rahatsız eden şeyin (yitirilen özgürlüklerimiz, küçük düşürülmemiz, yozlaşma, zayıflayan gelecek beklentileri) yeni bir biçimde devam ettiğini fark ederiz; böylelikle hedefteki eksikliği kabul etmek zorunda kalırız. Bu, demokrasinin kendisinin özgürlüğe karşı bir yapı olduğunu veya sadece politik demokrasiden daha fazlasını talep etmemiz gerektiği anlamına gelebilir: sosyal ve ekonomik hayat da demokratikleşmek zorundadır. Kısacası, başlarda demokratik özgürlük diye tanımlanan yüce ilkenin uygulanmasında olduğunu farz ettiğimiz sorun, aslında bu ilkenin özündeki başarısızlıktır. Uğruna savaştığımız ilkenin özündeki başarısızlığı fark etmemiz ise siyasi eğitim için önemli bir adıma işaret ediyor. 

Egemen ideolojinin temsilcileri bu radikal sonuca varmamamız için bütün cephanelerini kullanırlar. Demokratik özgürlüğün bize farklı sorumluluklar getirdiğini, bir bedeli olduğunu, ve demokrasiden yüksek beklentilerin toyluk olduğunu söylerler. Özgür bir toplumda, söylediklerine göre, kapitalist bir şekilde davranarak kendi hayatımıza yatırım yapmalıyız: eğer gerekli fedakarlıkları yapmazsak ya da herhangi bir şekilde bir eksikliğimiz olursa, kendimiz dışında kimseyi suçlayamayız. Siyasi olarak daha direk bir şekilde ifade etmek gerekirse, ABD’nin popüler isyanları yeniden kanalize ederek kabul edilebilir parlamenter-kapitalist biçimlere dönüştürerek dışişleri politikasında istikrarlı bir şekilde hasar kontrolü stratejisini uygulamaktadır: Güney Afrika’da apartheidden sonra, Marcos devrildikten sonra Filipinler’de, Suharto’dan sonra Endonezya’da vb. Burası tam anlamıyla politikanın başladığı yerdir: asıl soru, değişimin ilk, heyecan verici dalgası bittiğinde nasıl itilebileceği, ‘totaliter’ cazibeye kapılmadan bir sonraki adımın nasıl atılabileceği, Mandela’nın ötesine geçip Mugabe olmadan nasıl hareket edilebileceğidir. 


Bu somut bir durumda ne anlama gelir? İki komşu ülkeyi, Yunanistan ve Türkiye karşılaştıralım. İlk bakışta, tamamen farklı görünmekteler: Yunanistan çok yıpratıcı bir kemer sıkma yıkıcı siyaset içinde sıkışmış haldeyken Türkiye yeni bir bölgesel süper güç olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak ya her Türkiye her kendi Yunanistan’ı üretir ve içerirse, yani kendi sefalet adalarını içerirse? Brecht’in Hollywood'un Ağıtlarında yazdığı gibi, 


"Hollywood'un köyü buradaki insanların cennet anlayışına 

göre planlandı. Buralardakiler 

Tanrının bir cennet ve bir cehennem isterken, 

iki mekan tesis etmelerine lüzum olmadığına 

ve sadece bir tanesinin yettiğine karar kıldılar, o da cennetti, 

müreffeh ve başarılı olmayanlar için 

cehennem olan."


Brecht’in şiiri günümüzün “küresel köyü”nü iyi ifade ediyor. Katar ya da Dubai’nin zenginlerin oyun alanı olması göçmen işçilerin neredeyse kölelik koşullarında çalışmalarından geçer. Yunanistan ve Türkiye’ye daha yakından bakarsak, özelleştirme, kamusal mekanın çevrilmesi, soysal hizmetlerin kısılması ve otoriter siyasetin yükselmesi benzeşir. Yunan ve Türkiye’li protestocular temel bir noktada aynı mücadele içindedirler. Doğru istikamet bu iki mücadeleyi koordine etmek, 'vatansever' hislerle ayartılmayı baştan reddetmek ve her iki ülkenin tarihsel düşmanlığını geride bırakarak dayanışma zeminleri aramalarıdır. Protestoların geleceği buna bağlı olabilir.

9 Haziran 2013 Pazar

Konsept Albümler ve Operation: Mindcrime Albümü Analizi

Queensryche - Operation: Mindcrime



Konsept (Concept) Albümler



Sözleri bir hikayenin parçalarını oluşturan şarkıları barındıran, şarkı geçişleri belli belirsiz olan ve çoğu zaman aynı şarkı devam ediyormuş hissini uyandıran, aralıksız dinleyip birdenbire sonunu getirdiğiniz, rock/metal türü müzik dışında örneğine pek rastlamadığımız albümlerdir. Pink Floyd'un "Dark Side of The Moon", "Wish You Were Here" , "Animals" ve "The Wall" albümleri; Queensryche'ın "Operation: Mindcrime"; Dream Theater'ın "Metropolis Part 2: Scenes From A Memory" ve Kamelot'ın "Epica"isimli albümleri örnek olarak verilebilir. Konsept albümlerle tanışıklığım Dream Theater'ın Scenes From A Memory adlı albümünü dinlememle başlar. Daha sonra Pink Floyd'un ve Queensryche'ın yukarıda andığım albümleriyle devam eder. Türkiye'de konsept albüm yapan bir babayiğit grup/müzisyen henüz çıkmamıştır. Yahut çıktı da benim haberim olmadı. Konsept albüm yapacak Türk müzisyen/grubun şimdiden tüm konserlerine - gitmesem de - bilet almayı vaat ediyorum.



Favori konsept albümlerime gelecek olursak seçim yapması oldukça zordur. Şöyle listeyebilirim.



En iyi hikaye dalında en iyi konsept albüm, Queensryche'ın Operation: Mindcrime albümüdür. Yönetmen olsam ilk fırsatta filmini çekeceğim albümdür. Oldukça sağlam ve gerçekçi karakterleri, seks, politika, din, uyuşturucu etrafında dönen düzgün, ustaca kurgulanmış olay örgüsü olan akıcı bir hikayesi vardır. Şarkılardaki sözlerin her bir satırı çarpıcı, eleştirel ve düşündürücüdür. Gelgelelim, müzik hem kayıt dolasıyla hem de kalite açısından hikayenin biraz gölgesinde kalmaktadır. Yine de müzik tarihinin gelmiş geçmiş en iyi konsept albümlerinden ilk beşte, belki de ilk üçte yer alan konsept albümdür. Şarkılar kesinlikle sözleriyle birlikte dinlenmelidir ve sözlerdeki tüm ayrıntılara dikkat edilmelidir. Bu albümle ilgili çok ayrıntılı bir analizim aşağıda mevcuttur.



En iyi müzik dalında, sanırm Dream Theater'ın Scenes From A Memory albümünü gösterebiliriz. Lakin albümün hikayesi çok yavandır ve özellikle sonu berbat bir şekilde herkesin ölmesiyle son bulan ucuz korku filmleri gibi bitmektedir. Şarkı sözleri önemsenmeden de dinlenebilecek ve tek başına müzikalitesiyle insanı tatmin edecek bir albümdür.


Hikaye ve müzik arasında bir dengeyi yakalayan konsept albüm ise Pink Floyd'un The Wall albümüdür. Hikayesi Operation: Mindcrime kadar çapıcı değildir ama Scenes From A Memory'den çok çok daha iyidir. Müzik olarak da Scenes From A Memory ile yarışacak kalitededir. Ama yine de Operation: Mindcrimedaki çarpıcı hikayenin hakkını yiyemediğim için en iyi konsept albüm olduğunu söylemeye dilim varmıyor. Ayrıca Wish You Were Here ve Animals albümlerinin de boynu bükülecek, olmayacak. 


Artık dağılmış olan grubun üyelerinden Roger Waters'ın 4 Ağustosta vereceği konserde The Wall albümü baştan sona çalınıp sahnelenecek. İmkanı olanların kaçırmamalarını öneririm.


Operation: Mindrime Albümü Analizi


(Bu analiz, tarafımdan 27 Mayıs 2007 tarihinde, albümle ilgili Russel Wain Glasser'ın internet sitesinde yaptığı analizden yararlanılarak yapılmıştır.)

1- I Remember Now (Şarkı Sözleri)

page:
"Dr. David, telephone please
Dr. David, telephone please
Dr. Blair, Dr. Blair, Dr. J. Hamilton, Dr. J. Hamilton"

News Broadcast:
"...the Soviets...
In other news the bizarre murders of political
and religious leaders that have shocked this city
over the last month seemed to have ended as suddenly
as they began. No terrorist groups ... responsibility
for the slayings, but police have a suspect in custody
under observation in a state hospital. His identity
is being withheld pending further investigation.
Sports and weather next..."

Nurse:
"It's ten minutes past curfew, why are you still up?
Hello? Hello?
Perhaps you need another shot.
Ah, that should do it.
Sweet Dreams, you bastard."

Nikki:
"I remember now, I remember how it started.
I can't remember yesterday, I just remember doing
what they told me..told me..told me..told me."

1- I Remember Now (Analiz)



Albüm, hikayenin sonundan başlar. Hikayenin baş karakteri Nikki, bilincini yitirmiş, bitkin, gözleri yarı kapalı bir şekilde hastanededeki yatağında yatmaktadır. Doktor anonsları arasında, kontrol için odasına bir hemşire gelir. Nikki’ye birkaç soru sorar ve iğnesini yapıp küfürle biten bir dilekle odadan çıkar. Bu sırada arkadan televizyon haberlerinin gürültüsü gelmektedir. Haberlerde, politik ve dini liderlerin cinayetinden dolayı tüm şehri saran şok dalgasından bahsedilir. Cinayeti üstlenen bir terrörist grup yoktur, sorumlu olarak gösterilebilecek biri de yoktur..Fakat polisin bir şüpheliyi, hastanede müşahade altında tuttuğu ve sorgulamak için iyileşmesinin beklendiği haberlerini duyarız. 

Hemşire, odayı terkettikten sonra, Nikki oldukça bitkin ve ölgün bir sesle yukarıdaki sözleri sarfeder ve ondan sonra zihni, onu, hastanede sonlanan trajedisinin en başına götürür. (Burda saatin tam akşam altıyı gösterdiğini unutmayalım, çünkü hikayenin sonunda bu ayrıntı önem kazanacak)


2- Anarchy X


Dr. X (background): "Do we have freedom? (NO!)
Do we have equality? (NO!)
This country's changing! (YEAH!)
It is no longer for all of the people! (NO!)
It is for some of the people! (YEAH!!!! General pandemonium)"


2- Anarchy X (Analiz)


Bu enstrumental parçada, sert gitar tonları ve davul ritimleriyle şarkıya ismini veren anarşik, karışık bir çevrenin hissi verilmeye çalışılmıştır. Arka planda, ikinci karakterimiz Dr. X’in hırslı ve ateşli bir kalabalığa yaptığı konuşmadan cümleler duyulmaktadır. Bu şarkı, albüme bundan sonra politik bir çerçeveden de bakmamız konusunda ipucu verir. 

3- Revolution Calling (Şarkı Sözleri)


For a price I'd do about anything
Except pull the trigger
For that I'd need a pretty good cause
Then I heard of Dr. X
The man with the cure
Just watch the television
Yeah, you'll see there's something going on

Got no love for politicians
Or that crazy scene in D.C.
It's just a power mad town
But the time is ripe for changes
There's a growing feeling
That taking a chance on a new kind of vision is due

I used to trust the media
To tell me the truth, tell us the truth
But now I've seen the payoffs
Everywhere I look
Who do you trust when everyone's a crook?

Revolution calling
Revolution calling
Revolution calling you
[There's a] Revolution calling
Revolution calling
Gotta make a change
Gotta push, gotta push it on through

I'm tired of all this bullshit
They keep selling me on T.V.
About the communist plan
And all the shady preachers
Begging for my cash
Swiss bank accounts while giving their
Secretaries the slam

They're all in Penthouse now
Or Playboy magazine, million dollar stories to tell
I guess Warhol wasn't wrong
Fame fifteen minutes long
Everyone's using everybody, making the sale

I used to think
That only America's way, way was right
But now the holy dollar rules everybody's lives
Gotta make a million doesn't matter who dies

Revolution calling
Revolution calling
Revolution calling you
[There's a] Revolution calling
Revolution calling
Gotta make a change
Gotta push, gotta push it on through

I used to trust the media
To tell me the truth, tell us the truth
But now I've seen the payoffs
Everywhere I look
Who do you trust when everyone's a crook?

Revolution calling
Revolution calling
Revolution calling you
[There's a] Revolution calling
Revolution calling
Gotta make a change
Gotta push, gotta push it on through



3 – Revolution Calling (Analiz)

Bu parçada, ilk olarak Nikki’nin uyuşturucu bağımlılığını (for that I’d need a pretty good cause) ve daha sonra Dr. X ile tanışmasını öğreniyoruz. Nikki, daha sonra politikacılara olan nefretinden, Washington’da dönen senaryorlardan rahatsızlığından bahseder ve bunların değişmesi gerekliliğini savunur. Bu bahsettiği değişimi getirecek yeni hareketin lideri de Dr. Xdir. Medyanın gerçekleri yansıtmadığından, rüşvet ve dolandırıcılık batağına saplanmış olduğundan, bu yüzden tam bir güvensizlik ortamının varlığından haberdar oluyoruz. Daha sonraki sözler de bu politik ve medyatik yozlaşmayı destekler. Bir sonraki yozlaşacak ve hikayenin sonraki aşamalarında da var olacak olan tema, cinsellik, sekstir. Playboy dergileriyle, bu işin pazarlamasını yapan ticari holding ve şirketlerle, seks, duygusal yanından koparılmış, uzaklaşmış el değiştirir, üzerinden kâr edilir bir meta haline gelmiştir. Buradaki Warhol, ünlü film yapımcısı Warholdur. Kısacası, hem politik yönden hem de ahlaki yönden tam bir yozlaşma sözkonusudur ve Nikki tüm bu bataklığın içinde uyuşturucu bağımlısı, herhangi bir yeteneği bulunmayan ve zayıf zihniyle kendine yer edinmeye çalışan kızgın bir genç profilini oluşturur. Önceleri Amerikan politikalara olan inancından bahseder fakat şimdi herkes herkesi kullanmaktadır. “But now the holy dollar rules everybody's lives/Gotta make a million doesn't matter who dies” cümlelerindeki “holy dolar” ifadesinden paranın gücünün dini de etkisi altına almaya başladığını görürüz.. Bütün bunlar, aslında günümüzde de varlığını sürdüren yozlaşmalardır. Yukarıdaki tırnak içindeki cümle, Amerika’nın özellikle Ortadoğudaki politikalarının bir özeti, bir sloganı niteliğindedir. 19 yıl önceki albümde yazılanların günümüze uyması ne acı bir gerçek...

4- Operation Mindcrime (Şarkı Sözleri)

Nikki: "Hello?" Dr. X: "Mindcrime" It just takes a minute And you'll feel no pain Gotta make something of your life boy Give me one more vein You've come to see the doctor Cause I'll show you the cure I'm gonna take away the questions Yeah I'm gonna make you sure A hit man for the order When you couldn't go to school Had a skin job for a hair-do Yeah you looked pretty cool Had a habit doing mainline Watch the dragon burn No regrets, you've got no goals Nothing more to learn Now I know you won't refuse Because we've got so much to do And you've got nothing more to lose So take this number and welcome to Operation : Mindcrime We're an underground revolution Working overtime Operation : Mindcrime There's a job for you in The system boy, with nothing to sign Hey Nikki you know everything That there is to do Here's a gun take it home Wait by the phone We'll send someone over To bring you what you need You're a one man death machine Make this city bleed Now I know you won't refuse Because we've got so much to do And you've got nothing more to lose So take this number and welcome to Operation : Mindcrime We're an underground revolution Working overtime Operation : Mindcrime There's a job for you in The system boy, with nothing to sign Operation : Mindcrime We're an underground revolution Working overtime Operation : Mindcrime If you come to see the doctor Yeah he'll give you the cure Operation : Mindcrime Make something of your life boy Let me into your mind Operation : Mindcrime There's a job for you in the system boy With nothing to sign


4 – Operation Mindcrime (Analiz)

Şarkı, üçüncü şarkının hemen bitmesinden sonra bir telefon sesiyle başlar. Nikki telefonu açtığında karşısında Dr. X vardır. Nikki, sempati duyduğu Dr. X’in başını çektiği değişim hareketine katılmıştır. Dr. X, güçlü yer altı bağlantıları olan politik ve dini bir demagogdur. Ve politik hareketinin amacına ulaşması için önündeki engelleri kaldırmak gerektiğinden, gerektiğinde tetikçilere gereksinim duymaktadır. Nikki, bu değişim hareketine katılarak yaşamını anlamlandırmaya çalışır; zaten kendisini yeterli gördüğü hayatın başka bir alanı da belirtilmemiştir. Amaçsız, uyuşturucu bağımlısı ve zihni oldukça zayıf olduğundan Dr. X’in öldürme emirleri için biçilmiş kaftandır. Dr. X de bunun bilincindedir; uyuşturucuyu dini ve politik güçlerini kullanarak Nikki'yi iyice etkisi altına alır. Artık, Nikki her “mindcrime” sözcüğünü duyduğunda, Dr. X’in o gün seçmiş olduğu kurbanı öldürmeye odaklanacaktır.

5 - Speak (Şarkı Sözleri)

"Hey, hey, listen to me!" They've given me a mission I don't really know the game yet I'm bent on submission Religion is to blame I'm the new messiah Death Angel with a gun Dangerous in my silence Deadly to my cause Speak to me the pain you feel Speak the word The word is all of us I've given my life to become what I am To preach the new beginning To make you understand To reach some point of order Utopia in mind, you've got to learn To sacrifice, to leave what's now behind Speak to me the pain you feel Speak the word The word is all of us Speak the word The word is all of us Seven years of power The corporation claw The rich control the government, the media the law To make some kind of difference Then everyone must know Eradicate the fascists, revolution will grow The system we learn says we're equal under law But the streets are reality, the weak and poor will fall Let's tip the power balance and tear down their crown Educate the masses, We'll burn the White House down Speak to me the pain you feel Speak to me the pain you feel Speak the word [Revolution] The word is all of us Speak the word [Revolution] The word is all of us Speak the word [The word is all of us Speak the Word The word is all of us


5 – Speak (Analiz)

Nikki, uzun süre Dr. X’in emri altında çalıştıktan sonra hayatının bir anlam ifade etmeye başladığını ve bu hareket içindeki görevinin kendisini çok yüce bir güç haline getirdiğini düşünmektedir. “New Messiah”, “Death Angel with a gun”, “To preach the new beginning” gibi birçok dini simge, motif ve deyişler, Nikki’nin kendini ne derece yüksek gördüğünü açıkça gösterir. Amaçlarının, faşistleri kökünden temizleyerek, kitleleri eğiterek daha adil ve eşit bir düzen getirmek olduğunu görürüz. Sokakların katı ve acımasız kurallarıyla, o anki kapitalist düzenin vahşi kurallarına gönderme yapılır. Bütün bu eşitlik ve dirlik vaatlerine rağmen, bu hareketin de politik bir yozlaşmanın içinde olduğu, dini ve manevi değerleri kullandığını unutmamak gerekir..Yani o vaatlerden ötürü bu harekete bir sempati duymamız gerekmez. Bütün bu dini simgelerden, Dr. X’in Nikki’nin iknasını kolaylaştırmak için dini de amacına uygun olarak kullandığı ihtimali oldukça kuvvetli bir ihtimaldir. Bu sebeple Dr. X’in politik kimliğinin yanısıra dini bir duruşu da olduğu görüşü, şarkı sözlerindeki satır aralarından benim çıkardığım şahsi bir görüştür.

6 – Spreading The Disease (Şarkı Sözleri)

She always brings me what I need Without I beg and sweat and bleed When we're alone at night Waiting for the call She feeds my skin Sixteen and on the run from home Found a job in Times Square Working Live S&M shows Twenty-five bucks a fuck And John's a happy man She wipes the filth away And it's back on the streets again Spreading the disease Everybody needs But no one wants to see Father William saved her from the streets She drank the lifeblood from the saviour's feet She's Sister Mary now, eyes as cold as ice He takes her once a week On the altar like a sacrifice Spreading the disease Everybody needs But no one wants to see Religion and sex are powerplays Manipulate the people for the money they pay Selling skin, selling God The numbers look the same on their credit cards Politicians say no to drugs While we pay for wars in South America Fighting fire with empty words While the banks get fat And the poor stay poor And the rich get rich And the cops get paid To look away As the one percent rules America Spreading the disease Everybody needs But no one wants to see The way society (You and me) Keeps spreading the disease


6 – Spreading The Disease (Analiz)

Daha önce yozlaşacağından dem vurduğumuz seks teması, bu şarkıyla, hikayenin bir diğer karakteri Mary ile iyice yerine oturur. Mary, yıllarca babasından gördüğü cinsel istismardan sonra 16 yaşında evden kaçmış ve hayat kadını olarak yaşamını sürdürmeye başlamıştır. Birkaç sene sonra, Father William adında bir din görevlisi tarafından farkedilmiş, sokaklardan kurtarılmış ve kilisede rahibe olarak devam edecek yaşamı, yeni bir yön kazanmıştır. Fakat bu büyük iyiliğinin mükafatı olarak Father William da ondan bedenini kendisine “feda etmesini” isteyecektir. (He takes her once a week on the altar like a sacrifice) “Religion and sex...” ile başlayan ve bir sonraki nakarata kadar devam eden kısım, şarkının genel hareketliliğinin tersine, ritmik ve tekdüze bir tempoda, kısık bir sesle, nefret dolu ve acı bir ses tonuyla ifade edilir. Bu Mary’nin seks ve dine karşı olan tavrını ortaya sermesi bakımından önemlidir. Mary’e göre, din ve seks, insanların ekonomik emellerine alet ettikleri, demagoji malzemeleridir ve buradaki “Selling skin, selling God/The numbers look the same on credit cards” dizeleri, bu değerlerin gerçek anlamını yitirmesinden kendilerine pay çıkaran din ve seks tüccarları olduğuna işaret eder. Üçüncü şarkıda politik ve medyatik yozlaşmanın üzerinde yoğunlaşılmışken, burda dinin ve cinselliğin yozlaşması üzerinde durulmaktadır. Diğer sözler, kapitalist ve emperyalist düzenin kaçınılmaz sonu olan “ekonomik azınlık” hakimiyeti ve toplum sınıfları arasındaki mali uçurumundan bahseder.


7- The Mission (Şarkı Sözleri)

News Broadcast: "...informing Washington, a technical violation of the 1972 ABM Treaty..." Preacher: "...I'm asking for hands to be uplifted in just a moment. God the Holy Ghost is calling out to embrace you. I want you to reach deep into your hearts and your pocketbooks and take his hand. Nikki: "Bless me father for I have sinned." Preacher: "Some of you are in a state of rebellion right now, you're saying..." In the wooden chair Beside my window I wear a face born in the falling rain I talk to shadows from a lonely candle Recite the phrases from the wall I can't explain this Holy pain Six days ago my life had taken a tumble The orders came from high above they say A need to use me once again they've got my number Further the cause boy yes you know the game I'll wait here for days longer Till the sister comes to wash my sins away She is the lady that can ease my sorrow She brings the only friend That helps me find my way I search the past back to a time When I was younger A target for the new society Picked to displace the leaders Countering objectives Of this new underground reality Waiting for days longer Till sister comes to wash my sins away She is the lady who can ease my sorrow My love for her Will help me find my way They'll say my mission saved the world And I stood proud My mission changed the world It turned my life around I look around my room is filled with candles Each one a story but they end the same I'll hide away in here the law will never find me The walls will tell the story of my pain Waiting for days longer Till sister comes to wash my sins away She is the lady who can ease my sorrow She sets the pace for my delivery of pain They'll say my mission saved the world And I stood proud My mission changed the world The underground will rise and Save this world we'll all stand proud Our mission changed the world, we'll change the world We'll all stand proud

7 – The Mission (Analiz)

Yedinci şarkı, Nikki’nin, uzun süredir işlediği cinayetlerden sonra kendisini odasına kapattığı bir zamanda, tahta bir sandalyede, televizyon izlemesiyle başlar. Bir din adamının vaazını dinlemeye başlayan Nikki, “Bless me father for I have sinned” dedikten sonra silahıyla ekrana ateş eder. Nikki, artık işlediği cinayetlerden etkilenmeye başlar ve bu cinayetlerin insanlığını elinden aldığını farkeder. Bir zamanlar o cinayetlerin kendisine verdiğine inandığı güç, artık etkisini yitirmeye başlamıştır: Mary ile kilisede geçirdiği vakitler, onun ruhuna, bu cinayetlerin ve hırsının katılaştırdığı hislerine dokunur ve kişiliği, Mary ile başlayan duygusallığı ile “görev”inin kendisine biçtiği katil rolü arasında sıkışır ve ağır bir ruhsal bunalıma girer..Şarkının sözleri, Mary’e karşı günden güne kuvvetlenen hislerine ve geçmişini ve şimdiki durumunu sorgulamasına, iç hesaplaşmasına ayna tutar. “I can’t explain this holy pain” ifadesi, daha önce ifade ettiğim Dr. X’in Nikki’ye görevlerine gönderirken ihtiyacı olan uyuşturucunun yanı sıra dini de kullandığı yönündeki ihtimali güçlendirir. Bu şarkının müziği, diğerlerine göre daha duygulu ve hafiftir. Vokalist, Nikki’nin içinde bulunduğu ruhsal çelişkiyi başarılı bir şekilde yansıtır ve şarkıya, kendisi için yapılan “A Voice From God” değerlendirmelerine layık bir yorum getirir. Bu yüzden bu şarkı albümdeki birkaç gözde şarkımdan biridir.

8 – Suite Sister Mary (Şarkı Sözleri)

Dr. X: "Kill her. That's all you have to do." Nikki: Kill Mary?" Dr. X: "She's a risk. And get the priest as well." 10 P.M., I feel the rain coming down My face feels the wet, my mind the storm Flashing lights as people race to find shelter from the pour Moving silent, through the streets, they're mine, they're mine Midnight, she sings praises in the Hall To saintly faces hallowed be their names she can't recall Sister Mary, virgin Mary, silent with her sin Mary: "What are you doing out in the rain?" She feels me, I can taste her breath when she speaks Mary: "I've been waiting for you. Come in." Mary, Mary just a whore for the underground They made you pay in guilt for your salvation Thought you had them fooled? Now they've sent me for you You know too much for your own good Don't offer me faith, I've got all I need here My faith is growing, growing tight against the seam What we need is trust, to keep us both alive Help us make it through the night Mary: I've no more want of any faith Bind my arm and feed my mind The only peace I've ever known I'll close my eyes and you shoot No Mary, listen, you've got to pull your strength from my lips I pray I feed you well Your precious cross is gone, it made me wait so long For what you gave to everyone The priest is cold and dead on his knees he fed From my barrel of death, he turned the Holy water red As he died he said thank you I just watched him bleed Mary: I feel the flow, the blessed stain Sweating hands like fire, and flames Burn my thighs, spread in sacrificial rite The hallowed altar burns my flesh once more tonight Mary, sweet lady of pain Always alone Blind you search for the truth I see myself in you, parallel lives Winding at light-speed through time No time to rest yet We've got to stop his game Before madness has the final laugh Too much bloodshed We're being used and fed Like rats in experiments No final outcome here Only pain and fear It's followed us both all our lives There's one thing left to see Will it be him or me? There's one more candle left to light Mary: Don't turn your back on my disgrace The blood of Christ can't heal my wounds...so deep The sins of man are all I taste Can't spit the memory from my mind I can't cry anymore Mary, my lady of pain, always alone Blind you search for the truth I see myself in you, parallel lives Winding at light-speed through time, you're mine


8 – Suite Sister Mary (Analiz)

Mary ile gelen ruh ve kişilik bunalımından kurtulmaya çabalayan Nikki’ye, Dr. X arabasının camından yeni görevini iletir: Dr. X, bundan sonraki eylemleri için Mary’i ve Father William’ı bir risk olarak görmektedir ve öldürülmelerine karar vemiştir. Dr. X, bu kararını, Nikkideki değişikliklerin farkına vardıktan sonra da vermiş olabilir, fakat elimizde bununla ilgili kesin bir ipucu yoktur. Nikki, kararın verdiği ağır şaşkınlıkla, kiliseye uzanan ıslak caddelerde ilerlemeye başlar. Dr. X’in verdiği görevin baskısı ile Mary’e beslediği duygular arasında bocalar ve hala kontrolün kendisinde olduğuna, güçlü olduğuna kendini inandırmaya çalışır, fakat bunda pek de başarılı olamaz. Bu başarısızlığı “moving silent, through the streets, they are mine” cümlesinin sonundaki “they’re mine” sözcüklerini fısıltı halinde tekrar etmesinden rahatça anlaşılır. Kiliseye vardığında, Marry’i, büyük salonda dini metinler ve dualar okurken bulur. Daha sonra niyetini açıklar, fakat bunu yapamayacağını çok geçmeden anlar ve Mary’e, ona karşı duyduğu duygularından, ona olan aşkından bahseder. Nikki’nin kendisini öldürmeye geldiğini öğrenen Mary, tek gerçek olarak gördüğü ölüme kucak açar. Ölüm onun için tek gerçektir, çünkü bugüne kadar hayatına şekil veren cinsellik, aşk ve din onun için koca bir yalandır; bugüne kadar hayatına giren bütün erkeklerin, sözleri ve vaatlerine rağmen, aslında ondan istedikleri bedenidir. Kendisini sokaklardan kurtardığını düşündüğü din görevlisinin sayesinde kurtuluşun dinde olduğunu düşünmüş, fakat sonrasında bunun bedeli olarak tekrar bedeninin istenmesi üzerine, dinin de bu nihai istek için bir araç olduğuna hükmedip onun da yozlaşmanın bir parçası olduğuna inanmıştır. Dinden “I’ve no more want of any faith/Bind my arm and feed my mind” ve ölümden “The only peace I’ve ever known” şekilde bahseden cümlelerinden bu düşüncelerine ulaşmak mümkündür. Bu sırada Nikki, Father William’ı öldürdüğünü söyler. Karşılıklı diyaloglar devam ederken, Nikki’nin Mary’i kilisenin altarına yatırdığı, “Your precious cross is gone, it made me wait so long/ For what you gave to everyone” sözlerinden sevişmeye başladıkları görülür. Fakat Mary’nin “The hallowed altar burns my flesh once more tonight” sözüyle Father William ile olan anılarına gönderme yapması, Nikki’nin kendisine duyduğu yoğun aşka karşılık kendisinin ona beslediği duygularının içtenliğini kuşkuya düşürür. Onu, bugüne kadar seviştiği erkeklerden farklı bir yerde mi tutmaktadır yoksa onlardan herhangi bir farkı yok mudur? Bu soruların cevabı kesin değildir. Nikki, Mary’nin ölüm karşısındaki bu naçar teslimiyetine rağmen, ona olan aşkından ve ilerde birlikte yeni bir hayata başlayabileceklerine olan inancından dolayı onu kendisine güvenmeye ikna etmeye çalışır. Nikki’ye göre, her ikisinin de bir kobay gibi kirli işler için kullanılmasının sonu gelmiştir ve “There’s one thing left to see/Will it be him or me?/There’s one more candle left to light” cümlelerinden Nikki’nin Dr. X’i öldürmeyi tasarladığı görülür. Bu tasarıyla, kiliseyi terk eder. Şarkı, kilise müziğiyle, dualarıyla, rock müziğinin bol bol harmanlandığı, karşılıklı diyalogların yer aldığı çok sesli bir müzikal parça niteliğindedir. Şarkıdaki, rock ve kilise müziği harmanı, adeta Mary’nin bütün yaşamını bütünleştirir gibidir. Rock’ın, yaşamı boyunca, insanların acımasızca onu kullandığı gerçeğini ve duyguların yozlaşmasını simgelediği düşünülürse, arka plandaki kilise müziğinin bu yozlaşmayı destekleyen bir araç olarak düşündüğü dini simgelediği düşünülebilir.

9 – The Needle Lies (Şarkı Sözleri)

Nikki: "I've had enough and I WANT OUT!" Dr. X: "You can't walk away now." I looked back once And all I saw was his face Smiling, the needle crying Walking out of his room With mirrors, afraid I heard him scream You'll never get away Cold and shaking I crawled down alleys to try And scrape away the tracks that marked me Slammed my face into walls of concrete I stared, amazed at the words written on the wall Don't ever trust Don't ever trust the needle, it lies Don't ever trust Don't ever trust the needle when it cries, cries your name Wet and raving The needle keeps calling me back To bloody my hands forever Carved my cure with the blade That left me in scars Now every time I'm weak Words scream from my arm Don't ever trust Don't ever trust the needle, it lies Don't ever trust Don't ever trust the needle when it cries, cries your name Don't ever trust Don't ever trust the needle, it lies Don't ever trust Don't ever trust the needle when it cries, cries your name

9 – The Needle Lies (Analiz)

Nikki, tam bir hesaplaşma hazırlığıyla Dr. X’e gider ve aralarında yandaki kısa diyalog geçer. Dr. X, verdiği cevaptan sonra kötü kötü güler çünkü Nikki’nin uyuşturucuya olan bağımlığının boyutlarının bilincindedir. Burda “needle” uyuşturucu iğnesi anlamına gelmektedir.

Nikki, tam bir yenilgiye uğramıştır ve şarkı boyunca uyuşturucunun sahte yüzünden ve kötülüklerinden, uyuşturucu boyunduruğu altında kendisinin nasıl bir zavallıya dönüştüğünden bahseder. Nikki, kiliseden çıkarken unuttuğu bir gerçeği tekrar hatırlar: Dr. X, onun için sürekli bir uyuşturucu kaynağıdır. Bu yüzden, hem Mary ile yeni bir gelecek hayalinin gerçekleşmesi için hem de zihninin özgürlüğe kavuşması için düşündüğü isyanın başarısızlıkla sonuçlanmasının verdiği üzüntüyle, Dr. X’in bulunduğu yerden ayrılır.

Şarkı, albümdeki en sert parça olma özelliğini taşımaktadır.

10 – Electric Requiem (Şarkı Sözleri)

Nikki: "Anybody home? Mary?" Even in death You still look sad Don't leave me Don't leave me...here I want what you feel, believe me Turn the current on

10 – Electric Requiem (Analiz)

Nikki, tekrar kiliseye gelir, fakat Mary’nin cesediyle karşılaşır ve büyük bir şok geçirir.

11- Breaking The Silence (Şarkı Sözleri)


They told me to run
But just how far
Can I go wearing the black mask of fear?
The hate in my eyes always gives me away
The tension building slowly
Now I lost everything I had in you
Nothing we shared means a thing
Without you close to me
I can't live without you
Breaking the silence of the night
Can't you hear me screaming?
I look for your face in the neon light
You never answer me
There's no direction to my stare
No more flame burning in my heart anymore
Quiet, I keep it to myself
Until the sun sets slowly
I hear your voice in the evening rain calling
Nothing will keep us apart
No more lies and fear
There's no end to our story
Breaking the silence of the night
Can't you hear me screaming?
I look for your face in the neon light
You never answer
I could make all the wrong seem right
If you were by my side
I'd gather all the tears you cried
And hide them deep underground
Can't look back, it's just a waste of time
Can't erase this hate from my eyes
 
 
Breaking the silence of the night
Through the streets I'm screaming
Looking for you in the neon light
Why don't you answer me?
Breaking the silence with my cries
Can't you hear me screaming?
We could make all this wrong seem right
But you never answer me

11 - Breaking The Silence (Analiz)

Nikki, Mary’nin ölümüyle gelen şokun etkisiyle çıldırmanın sınırlarında dolaşır, kendini kiliseden dışarı atar ve sokaklarda amaçsızca dolaşmaya başlar. Birdenbire bütün hayatı amaçsız bir anılar yığını halinde zihnine hücum eder ve ruhunda bir ağırlık oluşturmaya başlar. Mary yanında olmadan hiçbir şeyin bir anlamı yoktur, onsuz bir gelecek, karanlıktır, hatta olanaksızdır. Mary ile yeni yeni anlamdırmaya çalıştığı yaşamı, onun kaybıyla tekrar bir boşluğa yuvarlanır. Sessiz sokaklarda, Mary’nin kabüllenemediği ölümünün getirdiği hislerle mücade ederek dolanır durur...


12 – I Don’t Believe In Love (Şarkı Sözleri)

Voices: "We know you did it, Why'd you do it?" Nikki: "no, No, NO!" I awoke on impact Under surveillance from the camera eye Searching high and low The criminal mind found at the scene of the crime Handcuffed and blind, I didn't do it She said she loved me I guess I never knew But do we ever, ever really know? She said she'd meet me on the other side But I knew right then, I'd never find her I don't believe in love I never have, I never will I don't believe in love It's never worth the pain that you feel No more nightmares, I've seen them all From the day I was born, they've haunted my every move Every open hand's there to push and shove No time for love it doesn't matter She made a difference I guess she had a way Of making every night seem bright as day Now I walk in shadows, never see the light She must have lied 'cause she never said goodbye I don't believe in love I never have, I never will I don't believe in love I'll just pretend she never was real I don't believe in love I need to forget her face, I see it still I don't believe in love It's never worth the pain that you feel No chance for contact There's no raison d'etre My only hope is one day I'll forget The pain of knowing what can never be With or without love it's all the same to me I don't believe in love I never have, I never will I don't believe in love I'll just pretend she never was real I don't believe in love I need to forget her face, I see it still I don't believe in love It's never worth the pain that you feel

12 – I Don’t Believe In Love (Analiz)

Kiliseye tekrar döndüğünde, etrafın polisle dolduğunu fark eder. Polis derbeder görünümlü Nikki’yi göz altına alır ve sorgulamaya başlar. Fakat Nikki, hem sorgulama sırasında uygulanan şiddetten hem de Mary’nin ölümünün getirdiği kederden, kendini kaybeder, bilincini yitirir ve sonunda komaya girer.

Şarkıda, Nikki, aşka olan inancını kaybettiğinden, Mary’nin hiçbir zaman gerçek olmadığına kendini inandırma çabasından ve Mary’e dair olan anılarından kurtulma istediğinden bahseder. Mary’nin kendisini karanlıkta bıraktığından ve ona olan sevgisine gerekli karşılığı bulamadığından yakınır. Aslında hepimiz biliyoruz ki, Mary’i ölüm Nikki’den ayırmıştır. Fakat Nikki buölüm gerçeğinin üzüntüsüyle baş edemediğinden ve artık iyice bozulan ruh ve akıl sağlığından dolayı, olayları nefretini besleyecek şekilde algılamaya başlar. 

Şarkı, başındaki sorgulama anına dair cümleler sayılmazsa, konu edindiği duygular bakımından genel bir “ayrılık şarkısı” kimliğine sahiptir ki bu albümdeki en popüler şarkı olması şöyledursun, şüphesiz, Queensrÿche’ın en popüler şarkılarından biridir. Şarkıdaki “I don’t believe in love/ I never have, I’ll never will” cümlelerine rağmen, aşk, Nikki için bir kez var olmuştur.

13 – Waiting For 22

“GUITAR DUET”

13- Waiting For 22 (Analiz)

Bu şarkı, önceki şarkının devamı gibidir ve bir dakikalık bir gitar düetinden ibarettir. Gitar 
düeti, Nikki’nin içinde bulunduğu koma halininin devam ettiğini haber verir niteliktedir.

14- Empty Room (Şarkı Sözleri)

Empty room today And here I sit Chalk outline upon the wall I remember tracing it A thousand times, the night she died. Why? [Why?] There's no sleep today, I can't pretend When all my dreams are crimes I can't stand facing them Now who will come To wash away my sins Clean my room, fix my meals Be my friend?

14 – Empty Room (Analiz)

Nikki, sorgulama sırasında komaya girdiğinden hastenede göz altında tutulur. Odasında, gözlerini duvardaki tebeşir çizgilerine dikmiş öylece durmaktadır. O ana değin yaşadığı trajediden bir anlam çıkarmaya uğraşır, fakat Mary’nin hayali gözlerinin önüne gelir ve onunla özlemini çektiği yeni bir başlangıç düşü, onu derin bir hüzne gömer..”Now who will come/To wash away my sins/Clean my room, fix meals/Be my friend?” cümleleri bu hayalini ifade eder.


15 – Eyes of A Stranger (Şarkı Sözleri)

page: "Dr. David, telephone please. Dr. David Dr. Blair, Dr. Blair, Dr. J. Hamilton, Dr. J Hamilton" All alone now Except for the memories Of what we had and what we knew Everytime I try to leave it behind me I see something that reminds me of you Every night the dreams return to haunt me Your rosary wrapped around your throat I lie awake and sweat, afraid to fall asleep I see your face looking back at me And I raise my head and stare Into the eyes of a stranger I've always known that the mirror never lies People always turn away From the eyes of a stranger Afraid to know what Lies behind the stare Is this all that's left Of my life before me Straight jacket memories, sedative highs No happy ending like they've always promised There's got to be something left for me And I raise my head and stare Into the eyes of a stranger I've always known that the mirror never lies People always turn away From the eyes of a stranger Afraid to know what Lies behind the stare [Lies behind my stare] How many times must I live this tragedy How many more lies will they tell me All I want is the same as everyone Why am I here, and for how long And I raise my head and stare Into the eyes of a stranger I've always known that the mirror never lies People always turn away From the eyes of a stranger Afraid to know what Lies behind the stare

15 – Eyes of A Stranger (Analiz) 

Önceki şarkının son sözcükleri, acı bir çığlık halinde bu şarkıya sarkar ve bu çığlık, Nikki’yi komadan çıkarır ve ona bilincini tekrar kazandırır. Hastanede doktorlar anons edilmeye başlanır. Bu anonslar, hikayemizin en başındaki doktor anonslarıdır. Nikki, irkilip doğrulduğunda ve aynaya baktığında, aynadaki yansımasına inanamaz: Artık kendisine bile yabancılaşmıştır.
Şarkı boyunca, bu yabancılaşmaya ve yaşadığı acıklı geçmişe tanıklık ediriz. Nikki, bütün buyaşananların ardından elinde sadece kendisini bir an olsun rahat bırakmayan anılar ve uyuşturucu nöbetleri kaldığına kendini bir türlü inandıramaz. “There’s gotta be something left for me” derken bu acı sonuçla yüzleşmekten kaçtığıve onu yadsımaya çalıştığı görülür.

SAAT: 18.01

Nikki: “I remember now" Şarkının bitmesine yakın, müzikle beraber bazıları şarkıların başlıkları, bazılarıysa bu şarkılar içinde geçen cümleler olan “Mindcrime!" "Speak!" "And welcome..." "Revolution calling!" "Do we have freedom? (NO!)" gibi kelimelerin söylenişi de hızlanır. Bu kelimeler, Nikki’nin zihninin tekrar anılarla meşgul olduğunu gösterir, şarkının sonuna doğru görülen hızlanmayla beraber kelimelerin de daha çabuk söylenişiyle dinleyiciye anlatılmak istenense, bütün bunların, Dr. X’in kalabalığa yaptığı konuşmayla başlayan ve hastanede sonlanan trajedisine dair anıların Nikki’nin aklından çok kısa bir süre içinde, BİR DAKİKA içinde geçtiğini göstermektir. Hikayeye başlarken, ilk şarkıda aklınızda tutmanızı önerdiğim saat ayrıntısı burda kendini gösterir. (Hikayenin başında saat tam 18.00’i gösteriyordu). Müzik ve çığlık halinde dalga dalga yükselen bu sözcükler durunca, Nikki bayılacak gibi olur..Bütün bu bir dakikada olanlar, kendisini ömrünün sonuna kadar rahat bırakmayacak bir lanet gibi sürekli tekrar edecektir. Burda albümün ismi de anlam kazanır: Nikki, Dr. X’in hareketine olan direnişini canıyla değil aklıyla ödemiştir, aklını kaybetmiştir(Mindcrime). Müzik durduktan sonra bir süre sessizlik olur ve Nikki, cümlelerine tekrar başlar: “I remember now”